30 Eylül 2013 Pazartesi

Essence 106 Free Hugs Oje



Essence'in 106 Free Hugs ojesi neredeyse ilk katta opak bir görünüm sağlıyor. İkinci katta ise tamamen opak, net bir renge kavuşuyor. Fırçası geniş, ojeyi sürmeyi kolaylaştırıyor. 


Sevgiler,

B.

29 Eylül 2013 Pazar

Estée Lauder Makyaj Paleti (Ingenious Color Palette with Detachable Compacts)




Estée Lauder'ın bana çok zarif bir hanım tarafından hediye edilen bu paleti konuğumuz bugün. Palette pudra, 4 far, 4 ruj, allık ve rimel, far fırçası, ruj fırçası ve allık fırçası bulunuyor. Makyaj yaparken ihtiyaç duyulan tüm temel malzemeleri barındıran kullanışlı bir palet. 

Paletteki farların renkleri kullanışlı, benim her zaman kullanmayı tercih ettiğim tonlar. Swatchlarda farları yoğun uyguladım. Hafif bir uygulama ile gözlere ışıltı katmak veya yoğun bir şekilde uygulayarak orta belirginlikte bir göz makyajı yapmak mümkün. Far bazı uyguladıktan sonra farları uygulayarak iyice belirgin bir göz makyajı yapılabilir ancak baz olmadan farlar yoğun uygulansa da çok çok koyu bir görünüm vermiyor. Soft bir bir göz makyajı istediğimde bu paleti kullanıyorum.

Palette üst sıradaki farlardan açık renk 60 Numara Tea Biscuit ve koyu renk 14 Numara Plum Pop. Farların swatchları:






Alt sıradaki farlardan açık renk olanı T06, koyu renk far ise W06.






Paletteki allığın rengi bronzlaşan kolumdaki swatchta çok belli olmasa da yüze uygulandığında kendini gösteren çok hoş bir şeftali tonu. Allık açık tondaki ciltlerde kendini çok iyi beli etse de koyu tene renkten ziyade ışıltı verebilir. Allık 12 Numara Rosette.




Rujlar ise yukarıdan aşağıya 02 Maui Kiss, 09 Biatritz Kiss, 116 Candy, 118 Bois de Rose. Rujların kokuları çok güzel, koku hassasiyetim vardır ancak beni hiç rahatsız etmedi güzel ve oldukça hafif bir kokuya sahip. Rujlar dudağa nem veriyor ve kalıcılar. Elbette bir şeyler yiyip içtikten sonra tazelemek gerekiyor ancak onun dışında kalıcılar. 



Paletteki pudra AeroMatte Ultralucent Pressed Powder çok açık bir renkte, kodu 1W Transparent. Sürdükten sonra cilde oturup uyum sağlıyor ancak yine de renginin açık olduğunu göz önünde bulundurarak paleti almakta fayda var. Cildiniz yağlı ise pudrayla bir gönül bağı oluşturmanız mümkün ancak karma bir cildiniz varsa yağlanan bölgelerinizde pudranın faydasını görürken yüzünüzün kuru bölgelerinde gerilme yaşayabilirsiniz. Kuru cilde sahip kişiler için ise çok çok iyi nemlendirilmiş bir cildin üzerine sürülmediği sürece cildi gereceği için rahatsız edici olması kuvvetle muhtemel :) 

Paletteki rimel ise MagnaScopic Maximum Volume Mascara 01 Black. Uzatma konusunda rimelin oldukça başarılı olduğunu ancak vaadettiği hacimi vermediğğini ve kirpikleri tek tek ayırmadığını belirtmeliyim. Rimel 1.5 ml'lik dolayısıyla çabuk bitiyor. 

Sevgiler,

B.

28 Eylül 2013 Cumartesi

Tırnaklarda Penguenler!




Bugün tırnaklarımıza penguenleri konuk ediyoruz, baktıkça insanı mutlu eden sevimli penguenleri :) Siyah ojeyi iki kat sürdükten sonra beyaz oje ile tırnaklarımıza "V" şekli çiziyoruz. Ardından penguenin beyaz kısımlarını oluşturacak şekilde tırnağımızı beyaz oje ile boyamaya başlıyoruz. Sonra penguenlerimizin gözleri için siyah noktalar çizip siyah noktaların üstüne farklı büyüklükte iki beyaz nokta konduruyoruz. Penguenlerimiz bize ışıl ışıl gözlerle bakmaya başlıyorlar böylece. Son adımda ise penguenlerimize sarı oje ile burun yapıyoruz. 



Kullandığım siyah oje Flormar Supershine 40 numara, beyaz oje Flormar 310 numara, sarı oje ise Flormar Supershine 41 numara.

Penguenli manikürü nasıl buldunuz?

 İyi hafta sonları :)

B.

27 Eylül 2013 Cuma

Yeşil ve Lacivert Tonlarında Geçişli Manikür



Bugün mavi yeşil tonlarında uygulanması çok kolay olan bir manikürü paylaşmak istedim. Uygulaması çok zahmetsiz ve hiç bir şekil verme aracı kullanmadan ojenin fırçasıyla rahatça yapılabiliyor.
 
 
Manikür için kullandığım ojeler ise Flormar 01, Flormar 424, Flormar 429 ve Flormar 439.

 
Yarın penguenlerin süslediği tırnaklarımla karşınızda olacağım :)
 
İyi hafta sonları diliyorum.
 
B.
 

24 Eylül 2013 Salı

Lorael Nude Magique BB Cream

Sevgili Takipçiler,

Bir önceki yazıda bahsettiğim Orta Avrupa turumda bir iki kozmetik ürün aldığıma değinmiştim. İşte onlardan geriye sadece Almanya Rossmann'dan aldığım bu BB Cream kaldı, bana da size tanıtması düştü :D

Eski bir ürün olmasına rağmen Türkiye'de satışa çıkmamış bu nadide BB. Nedenini bilmemekle birlikte denediğim 2. en iyi BB krem olduğunu söylemek isterim. 1. si ise Sephoralarda satışa sunulan Kore markası Erborian'ın BB kremidir ve öyle kalacak gibidir. Şimdi resimdeki ürünümüze dönersek öncelikle beyaz bir krem gibi görünen ürün dağıttıkça renk vermeye başlıyor.

3 farklı tonu olan ürünün ben orta koyulukta olanını seçtim çok da iyi ettim. Fazla dağıtılmamış hali aşağıda elimin üstünde göründüğü gibi, cilde yedirildiğinde ise yağlı bir his bırakmıyor. Son derece naturel bir görünüm sağlıyor. Örtmesi gerektiği kadar kusuru örtbas ediyor, özellikle sıcak günlerde fondotenin verdiği tabaka hissinden bizleri koruyor. Ancak sanki fazlaca kullanmak gerekiyor. Elime sıkmış olduğum ürünün 5-6 katı kadarı ancak yüzüme yetiyor. Yoğunluğu yeterli değil mi acaba bilemedim doğrusu:S En son denediğim Erborian markasının minik bir mercimek tanesi tüm yüzü fondoten kapatıcılığıyla kaplamaya yetiyordu. Ondan sonra Nude bana fazla hafif gelmiş olabilir. 

Kısaca makyajı sabitleyip doğal bir görünüm elde etmek için ideal. Fiyatı da denk geldiğim indirim sayesinde 4 Euro kadardı (normalde 7 Euro). Ürüne bir yerlerde rastlarsanız ya da artık ülkemize getirmeye karar verirlerse deneyin der, sevgilerimle başka yazılara beklerim :D

M.

19 Eylül 2013 Perşembe

Orta Avrupa Turu- Prag- Viyana- Budapeşte- Bratislava- Dresden

Merhaba Sevgili Güzellik Nehri Takipçileri,

Gezdim, gördüm, geldim diyorum ve gitmeden önce merak ettiklerimi merak edenlerle, bazı notları paylaşmak istiyorum. İlk defa Avrupa'ya gittim sevgili takipçiler. Daha önce Amerika deneyimim olmuştu ve 6 ay kadar ABD'nin büyük bir bölümünü (bana göre ilgi çekici bölümünü) gezmiştim ancak eski kıtanın tarihi zengin kısımları söz konusu olunca yeni kıta deneyimlerini tamamen bir kenara bırakma gereği doğdu haliyle. Ben de başladım bloglarda gezinmeye, kimisi çok faydalı olsa da kimisinde edindiğim bilgiler beni pek çok konuda yanılttı. Bunun sebebinin geç yazılan yorumlar ve unutulan detaylar olduğuna kanaat getirdim ve çok geçmeden deneyimlerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Öncelikle ETS Tur'dan aldığım Orta Avrupa Turunu çok kaliteli bulduğuma değinerek başlamak istiyorum. İlk defa tura katılan ve turlara karşı önyargılı olan bir kişi iken Atlas Jet'in otobüse yakın uçak olmaya uzak uçakları ve kötü otellere rağmen ETS Tur ile güzel bir 8 gün geçirdim.


                                                       Prag'da gece:)
Gitmeden önce kendime sorduğum, cevabını orada burada aradığım soruları bir kere de burada sorup cevaplamak istiyorum. Öncelikle tur mu uygun fiyatlı, yoksa kendi kendime otel-uçak vs ayarlamalı mıyım? 

Sanırım pek çoğunuzun aklını kurcalayan bir soru bu. Cevap basit: Turlar gerçekten uygun maliyetli, örneğin bu tur kişi başı 450 Euro'ya satın alınabilmekte. 8 gün otel, uçak, aktarma, rehberlik vs ücretlerini içermekte. Ancak 2. soru gittiğim ülkede ekstra turlar için ödeyeceğim para ile arayı kapatıyorlar mı? çıkıp geliyor ilk sorunun ardı sıra...Cevap yine basit: Siz istemesseniz hiç bir tura katılmazsınız ve çok düşük ücretler ödeyerek gezer, yer, içersiniz. Bana gelince; ben kimi ekstra turları aldım ve pek çok yerde yazanın aksine ve başta hiç bir ekstra tura katılmayacağımı düşünerek gitmeme rağmen turları son derece yararlı ve keyifli buldum. Bundaki en önemli faktör tur rehberimizdi elbette. Kendisi bilgisi, keyifli anlatımı ve insanı animasyonda gibi hissettirmeyen doğal ve abartısız tavırlarıyla turlar ve geziyi keyifli hale getirdi. ETS Tur'un rehberlerinin iyi olduğunu duymuştum ve ben de Cengiz Bey ile yaptığımız tur sonrasında bunu yinelemek isterim.

Prag'da ulaşım: Son derece basit, otelimiz şehir dışında eski askeri lojmandan bozma sinir bozucu büyüklükte bir oteldi (Top Otel) ve önünden bindiğimiz 15 nolu otobüsle once metro duragına sonrasında Kırmızı hatta binerek sehir merkezine 20 dakikada ulaşabiliyorduk. Ulaşım 00.00'da son buluyor, saatleri iyi ayarlayın:) Ulaşım ile ilgili ikinci konu ise ücretler: EVET BİLET KONTROLÜ YAPILMIYOR. Bunun dışında hiç kimse bilet okutmuyor, ne yerli halk ne de turistler. Hal böyle olunca 1-2 defa bilet aldık sonra niye bir biz alıyoruz bir de okutmaya çalışıyoruz diye kendimize sorduk. Ancak kontrol olduğunda ciddi cezalar kesiliyormuş. Ekstra turlara geçecek olursak:

1. Karlovy Vary Turu: Prag gezisi süresinde pek çok tur şirketi bu turu gerçekleştirmekte. Kaplıca bölgesi, şirin, kaliteli bir kasaba ve evet Prag'dan çok daha ucuza porselen, kristal vs alabilirsiniz. Giderseniz mutlaka buradan beğendiklerinizi alın, dönme şansınız olmayacak çünkü Prag'a 1,5 saat kadar uzak. Ben turu 60 Euro civarı bir para vererek rehberimizin oluşturduğu grupla yaptım. Yol boyu anlatılanları dinlemek, bölgeyle ilgili bilgi edinmek, en basiti etrafa boş boş bakınıp iki resim çekip dönememek açısından verimli oldu. Kendiniz gitmek isterseniz kolayca ulaşıldığı söyleniyor. 2 vesait değiştirerek yine 2 saat kadar bir sürede gidebilirsiniz. 


                           Onca ihtişamlı tarih bina arasında, en basit ama sevimlisine tutuldum:)

2. Dresden ve Trezin Nazi Kampı Turu: Ben bu tura özellikle Trezin için katılmıştım. 105 Euro civarı pahalı bir turdu. Ancak gündüz turlarını içeren paketi aldığım için 75 Euro'ya geldi. Gezi boyunca ücret-kalite dengesi bakımından en çok düşündüğüm tur oldu. Ancak şunu söyleyebilirim kendim gitsem geçen zamanıma yanıyor olurdum. Özellikle kampa girdikten sonra size birileri bir şey anlatmıyorsa kampın hiç bir etkileyici tarafı yok. Burası en ''insancıl'' kampmış ancak yine de (tabi ki) rehber anlatımı ile mekanlar anlam kazanıyor, kazandıkça da insanı insanlıktan utandırıyor. Dresden'e gelirsek; Almanya'nın Saksonya eyaletinin başkenti ve Protestanlığın doğuş yerlerinden... İlgi çekici bir meydan ve görkemli binalar mevcut. Ancak asıl alışveriş bakımından uygun bir şehir (3 Avrupa şehrinden de daha ucuzdu, ancak ben fazla birşey almadım. Elekronik, cikolata vs almak istiyorsanız ve gezi planı da sizi cezbettiyse buradan alabilirsiniz, daha ucuzunu aramayın. Özellikle marketlerde çikolatalar 1-3 Euro (Gayet kaliteli, kutulu vs çikolatalardan bahsediyorum) ve ben heryerde bu civardadır sanarak almadım ve çok yanıldım:D
Bunun dışında gitmeseniz de olur, Prag'da dolaşır şehire doyarsınız diyebileceğim bir gezi oldu.

Bu iki ekstra geziyi alarak Prag turumu 3 günde tamamlam. Bu gezilerden kalan zamanda (hiç endişeniz olmasın fazlaca zaman kalıyor, şehrin altını üstüne gtirip, Charles Köprüsünden 3-5 kere geçip, tüm sokakları arşınlayabilirsiniz. Saat kulesinde saat başı yaşanan görsel şöleni de 1'den fazla kere izleyebilirsiniz arta kalan zamanda:D) sehri gezdim. Bu arada Prag tam da akşam gezmelik bir şehir,Budapeşte ve Viyana ise akşamları daha sakindi. Ben boş zamanlarımda bol bol kilise, katedral gezdim, kristal ve porselen aşığı olarak önce kendimi kaybettim sonra heryerde aynı şeyleri görüp kendime geldim:) Tur bizi Charles Koprüsü'nün öteki tarafında yer alan Prag Kalesi'ne götürmemiş olsa da yürüyerek gidip kaleyi fethettim, mutlaka gidilmesi gereken bir tarihi mekan olduğuna kanaat getirdim. Prag'da Cek Kronu kullanılmakta ve 50 Euro yaklasık 1200 Cek Kronuna denk gelmekte. Rehberiniz uyaracaktır ancak kendiniz giderseniz sakın fazla para bozdurmayın, 50 Euro fazla alısverıs yapmayı dusunmuyorsanız sıze 3 gun yetecektır. Aynı zamanda 3-5 yere sorun... 50 euro ya sırasıyla 800-1000-1200 kron veren 3 yere 10 dakıka ıcerısnde gırınce 2 kere uyarmak ıstedım. Döviz bürosundan çıkarken peşinize paranızı bozmayı teklif eden tipler takılırsa da kaçın:D 

Ve 3 gün sonrasında Viyana'ya geçtik; geçerken yolda Habsburg hanedanlığını dinledik, Avrupa köylerinden geçtik, yeşili gördük büyülendik. Viyana'ya ulaşınca bir baktik şehir yine tarih dolu. Ancak Prag kadar etkileyici gelmedi nedense... Opera Binası, hanedanlık sarayları, müzeler şehrin bir bölümünü kuşatmış. Müzeler arasından müze seçtik,serbest zamanımızda Hanedanlık Hazineleri müzesini gezdik. Şahane eserlerin, giysilerin, mücevherlerin sergilendiği bu müzeyi gezmek 2 saati alıyor nerdeyse. Girmeden kulaklık alırsanız ve var olan dillerden birini biliyorsanız çok daha keyifli bir gezi olacağına şüphe yok. Turdaki diğer turistler arasında Efes Müzesi, Sisi Müzesi gibi çeşitli müzelere gidenler de vardı ve hepsi ayrı etkilenmişti. Buradan da anlaşılıyor ki Viyana'da müze gezmek ve sarayların içini görmek için en az 5 güne ihtiyaç var. Şehirden her ne kadar çok etkilenmesem de ve küçük Türkiye denilebilecek kadar Türk nüfus barındıran bu şehri fazlaca pahalı bulsam da sırf müze ve saray gezmek için yeniden gitmek istemekteyim. Viyana'dan kısa notlara gelince;

1. Viyana Ormanları Gezisi: Ekstra turlar içinde yer alan bu tura katıldım. Once bir madene gittik ve dünyanın en büyük yer altı göllerinden birini gördük, beğendik... Sonrasında Alplerin arasından Heidi kıvamında şen ve güleç bir edayla Habsburg hanedanın çapkın oğlunun sevgilisiyle takıldığı Av Köşkü'nü ziyaret ettik. mevcut durumda rahibelerin inzivaya çekildiği bu günah yuvası:D ve alp dağları manzaralı havası görülmeye değer. (Ancak ne kadar değer bunu hiç sormayın, gezi boyunca ben de kendime sordum. Giderseniz keyif alırsınız gitmesseniz müze gezebilir Belvedere ya da Schönbrunn Sarayı'nı doyasıya gezebilirsiniz. Son durak ise Baden, yani Bethooven'ın 9. senfonisini tamamladığı küçük kasaba. Bethooven evi ziyarete açık ancak biz gittiğimizde restorasyon vardı. Ankara'lı tiyatro severler geçen sezon Akün'de sahnelenen 33 Varyasyon adlı tiyatro eserinden bu şehrihatırlayacaktır :D Ben hatırladım pek bir hoşnut kaldım. Bizim turda rehber bizi Schönburnn'a da götürdü, 45 dakikada ancak bahçesinde bir tur atabildik. Sarayın içine tıpkı Dolmabahçe'deki gibi saray rehberlerinin düzenlediği turlarla girilebilmekte ve bu turlara katılabilmek için turist yoğun zamanlarda bazen yarım gün beklenmekteymiş. Schönburnn'u görenin ise, bir minyatür niteliğinde olan Belvedere'ye gitmesine gerek yokmuş efendim:D

2. Viyana'da Şinitzel: Evet yenmelidir ancak genelde domuz etinden yapıldığı bilgisi kulaklara küpe olmalıdır. Figlmüller en ünlü restoran ve kaliteli hizmet alınamak isteniyor, keyifle oturalım deniliyorsa buradan uzak durulmalıdır. Biraz ilerisinde de aynı kalitede şinitzel yenilecek yerler mevcut. Ben şinitzel yemedim sevgli okuyucular. Domuz ile tavuk şinitzeli aynı yağda kızarttıkları konusunda rehberimiz bilgi vermişti. Bir kaç restorant dolaştım sordum ve ayrı kızartamayacakları cevabını aldım. Bu tip hassasiyeti olanlar için bir dip not olabilir :D

3. Mozart Cikolatası Sorunsalı: Buraya kadar gelmişken eşe dosta ikram için alalım dedik ancak bu çikolatalar ole çok da lezzetli sayılmaz. Almanya turuna katılırsanız mutlaka oradan alın, daha ucuz. Viyana'dan alacaklar için ise ufak bir tavsiye; marketlerde 1-4 euro arası daha ucuz... O kocaman cikolatacıların büyüsünden kaçıp markete koşup aynı marka çikolataları alabilirsiniz. Sisi çikolatası vs tarzı başka ürünler de var, deneyebilirsiniz...

4. Viyana'da Kahve ve Pasta İkilisi: Pek çok yerde görebileceğiniz Aida pastanelerine girmeyin, biz girdik hata ettik. Kalitesiz pastalar, kaba garsonlar, ye de kalk diyen bakışlar hatta doğrudan sözler ile taciz edilmek mümkün. Biz yan masalarda yaşanan tacizlere şahid olarak erken kalktık, işkenceden kurtulduk :D Buradan dondurma alıp dolaşırken yiyebilirsiniz ancak katiyen oturmayın derim :D 

5. Viyana'da Ulaşım: Yine Prag gibi kontrolsüz bir ulaşım ücretlendirmesi var... Kimse bizler dışında kart okutmuyor ya da almıyor... En azından 2 gün boyunca ben rastlamadım.

6. Viyana'da Opera: Evet turumuz opera gecesi de düzenliyordu. katılmadık ve kendimiz bir operaya gidip dinlemek istedik. Tur 55 Euro alıyordu biz 15 Euro'ya dahi temsiller bulabildik. Viyana'da heryerde turistik opera temsilleri sergilenmekte... Parktan, saraya, saray bahçesine farklı organizasyonlar mevcut ve yollardaki Mozart kıyafetli gencler de bilet satmakta. Bir nokta var ve ben bu konuyu fazlaca onemsedim: kimler bu operaların sanatçıları? Satan gence kalırsa unlu kişiler, bana kalırsa sadece ogrencı ya da amatorler... Yıne de Vıyana'da opera dınleyım derseniz ekstra turlardan satın almak yerıne kendı biletinizi sokaktan temin edin derim. Opera Binası önündeki o komik kıyafetli gençler size yardımcı olacaktır. Ve pazarlık etmeyi unutmayın... Benim almayı planladığım bilet 39'dan 25'e oradan da 15 Euro'ya kadar 5 dakika içinde düştü :D

Viyana'dan ayrılıp Budapeşte'ye geçerken Bratislava'ya uğradık. Avrupa normları gereği dinlenmesi gerek söförümüz dinlenirken biz küçük ama sevimli şehri dolaştık, sevdik. Bir ufak cafede kahve içtik dinlendik. O meşhur kanalizasyondan çıkan adam heykelini gördük, eğlendik... Sonra rehberimiz Cengiz Bey'den bu heykelin sadece bir röntgenci olan kanalizasyon işçisine ait olduğunu öğrendik. Adamlar ne saçma şeyler uydurup turistlik hale getiriyor diye şaşırdık...

Budapeşte'den ise bu uzayıp giden yazıda kısaca bahsedecek olursam ilk iki (hatta Slovakya ve Almanya ile birlikte 4) ülkeden sonra hayal kırıklığı yarattı, ta ki gece görene kadar. Oldukça bakımsız kalmış eserler, binaların hali ve sokakların köstebek yuvasına çevrilmiş delik deşik durumu insanı şehirden soğutsa da Estergon gezisi ve gezi içerisinde yer alan Rönesans yemeği ile kendimize geldik.

Estergon'a Estergon marşlarıyla bizi çıkartan rehberimizle birlikte burada yer alan kiliseyi gezdik. Bir dönem Osmanlı himayesinde olan kale görülmeye değer. Bir kiliseyi rehberli ve rehbersiz gezmek dahi o kadar farklıymış ki, bir kere daha iyi ki bu tura da katıldık dedik. Sonrasında Rönesans atmosferiyle dekore edilmiş restorantta yediğimiz ceylan çorbası şahaneydi... Beraberinde gelen acı sos, elma suyu, testilerde şaraplar vs..  akabinde ikram edilen et ve tatlı cidden ziyafet oldu bizler için... Tur sirketleri akşamlar için de eğlenceli organizasyonlar yapmış, ancak hiç birine gitmedik. Hangisine katılalım derseniz Çigan gecesi ve Ortaçağ gecesi oldukça tavsiye edildi katılanlarca, elçiye zeval olmaz :D


Şehri tek başınıza gezecekseniz bu bölgeyi, parlemento binasını ve balıkçılar burcunu görmeden gitmeyin derim. Bunun dışında son derece kısa ve Taksim'in yarısı kadar bir sokakta yürümek dışında yapılacak bir şey yok. Tuna nehri tekne turuna ise sehire dair iyi şeyler hatırlamak istiyorsanız mutlaka katılın derim.Biz turun organizasyonuna katıldık ve kişi başı 25 euro verdik, bile bile lades dedik... Legenda adlı tur teknelerine bindirildik ve kulaklıklarımızı takarak şahane bir anlatımla Tuna'nın dilinden Budapeşte'yi dinledik. Budapeşte ışıklandırması görülmeye değer... Dünyanın en iyi ışıklandırılan 2. şehriymiş yanılmıyorsam, bu gezi bir görsel şölendi ve kendimiz katılsaydık öğrenci15 euro, yetişkin 20 euro ücret ödeyerek daha uyguna getirebilirdik. Ancak son günün yorgunluğu ile ondan da vazgeçtik. Marriott otel'in hemen arkasındaki yoldan karşıya geçip iskeleden aşağı indiğinizde bu tekneler için bilet alabilirsiniz.

Sonuç olarak; eğlendim, yoruldum, öğrendim sevgili takipçiler... Orta Avrupa, tarihi, görsel güzelliği ve benim açımdan özellikle de Sovyet dönemi ve bu dönemin 1989 sonrasına yansımasını görme açısından çok keyifli idi. Ülkeleri pasaport dahi göstermeden, mahalleler arasında yolculuk eder gibi geçmenin verdiği özgürlük hissi, tarihi bir kalemde yeniden okumanın verdiği zamanlar arası yolculuk ve daha nicesi bu gezinin tatlı tebessüm bırakan noktaları...

Aklıma şimdilik gelenler bunlar... Sorularınızı seve seve yanıtlar, yazıda da aklıma gelen noktalarda düzeltmeler-eklemeler yaparım sevgili takipçiler... Bu gezi süresince aldığım üç- beş ufak kozmetiği de sizlerle paylaşacağım en kısa zamanda... Sizlere iyi gezmeler :D

Sevgiler...
M.

Dantel Deseni Tırnaklarımızı Süslesin!


 
Dantel benzeri desenleri maniküre çok yakıştırıyorum, bu sıralar bol bol dantel figürleri taşıyan manikür örnekleri paylaşacağım. Flormar'ın Light Summer serisinden çok açık bir eflatun tonu olan LS01 kodlu ojeyi kullandım baz renk olarak. Sonrasında ince uçlu bir fırçanın yardımı ile siyah ojeyle dantel desenini çizdim.

 
Umarım beğenmişsinizdir, sevgiler :)
 
B.

13 Eylül 2013 Cuma

BİTENLER


Biten ürünlerle ilgili yazı yazabilmek için boş kaplarını atmayıp sakladım her zamanki gibi ancak bir türlü fırsat bulamayıp yazılarını yazamayınca birikti de biriktiler. Gönül ister ki kutu kutu allıklar, farlar, pudralar, fondötenler bitsin fakat renkli kozmetik ürünlerini almak çok kolay, bitirmek çok zor :)
 
Çekilişimize katılmayı lütfen unutmayın diyor ve ürün yorumlarına geçiyorum :) (Çekiliş yazımıza buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz)

 
Elseve Arginine Direnç Dökülme Karşıtı Şampuan: Aralıklarla kullandığım, mucizeler yaratmasa da iyi bir şampuan. Saçların birbirine dolaşmalarına neden olmuyor, saçı kurutmuyor, saç kolay taranıyor. Dökülme konusunda olumlu bir etkisini görmedim ne yazık ki.
 
Elseve Kırılma Karşıtı Onarıcı Şampuan: Bu şampuanı bir daha almayı düşünmüyorum çünkü saçımdaki tüm nemi çekip aldı geriye cansız kupkuru saçlar kaldı her ne kadar yıpranmış saçları onarmayı vaat etse de bu vaadini yerine getirmiyor.
 
Palmolive Duş Jelleri: Her zaman kullandığı ve kullanmaya devam edeceğim duş jelleri. Farklı markaların duş jellerini denemiş olsam da benim için en iyi seçenek Palmolive'in duş jelleri.
 
Down Under Naturals Güçlendirici Saç Kremi-Boyalı ve İşlem Görmüş Saçlar İçin: Bu saç kremi çarpmada biri, toplamada sıfırı temsil edebilecek türden bir etkisiz eleman :) Ne saçı iyileştiriyor ne de bir zararı var. Ortalama bir saç kreminden farkı yok. İyi tarafı kolaylıkla durulanıyor olması.
 
Pantene Normal ve Kalın Telli Saçlar için Şampuan: Bu şampuan da saçlarımın dolaşıp birbirine geçmesine neden oldu, bir daha almayacağım bir ürün.
 
Wella Pro Series Şampuan-Nem Terapisi: Bu şampuanı değerli takipçilerimizden sevgili Ceyy'in tavsiyesi üzerine aldım, gerçekten güzel bir şampuan. Vaat ettiği nemi gerçekten saçlara veriyor bu nedenle tavsiye ederim. Kolay durulanıyor, kokusu güzel, saçları dolaştırmıyor ve dediğim gibi saçlara nem veriyor.

Bioderma Sensibio H2O Micelle Solution: Bioderma'nın bu ürününü çok seviyorum. Makyaj temizleme konusunda çok başarılı. Geçenlerde iki tane daha alarak yedekledim, bittikçe tekrar tekrar alacağım bir ürün. Makyajımı bu ürünle temizledikten sonra yüzümü yıkıyorum, oldukça kullanışlı ve güzel bir ürün.
 
Nivea Soft Nemlendirici Bakım Kremi: Ellerimde yağlı hissi bırakan kremlerden hoşlanmadığım için bu kremi de çok memnun olarak kullanmadım. Çok çok yağlı bir his bırakmıyor ancak beni rahatsız etti.
 
Nivea Dry Comfort Stick Deodorant: Hafif bir kokusu var, Nivea'nın stick deodorantlarının hemen hepsini beğenerek kullanıyorum, tavsiye ederim.
 
Parmex Aseton: Çok severek kullandığım bir aseton ancak geçenlerde bir blogger arkadaşın bilgisayarının üstünde Parmex asetonlu pamuk kalınca bilgisayarın yüzeyinin bir kısmını erittiği ile ilgili yazısını görünce bu kadar güçlü olması şaşırtıcı geldi.
 
Inglot Oje Çıkarıclar: Inglot indirimi döneminde 10 TL'ye bir kaç kutu almıştım. İyi ki de almışım, çok güzel bir ürün. Ojeyi kolayca temizliyor ve tırnaklara bakım yapıyor. Ojeyi çıkardıktan sonra ayrıca tırnak etlerine tırnaklara bakı yağlara sürmeye gerek kalmıyor.
 
Elmex Diş Macunu: Burada satan bir yer görmedim ancak görsem alırım, güzel bir diş macunu. Baskın bir tadı yok, güzel temizliyor ve ağızdaki ferahlık hissi uzun süre devam ediyor.
 
İpek kare pamuklar: Pamuk kalitesine diyecek hiç bir şeyim yok ancak kare şeklinde olması nedeniyle çok rahat kullanamadım, en rahat disk şeklindeki pamukları kullanıyorum.
 
Flormar 321 Numara Oje: Yapısı bozulduğu için kalan kısmını kullanmadım, güzel bir kırmızı.
 
B.

12 Eylül 2013 Perşembe

ÇEKİLİŞ BAŞLASIIIIIINNNNN!!!!!!!!



Yepyeni bir çekilişle karşınızdayız sevgili ve bizim için çok çok değerli takipçilerimiz:) Çekilişimiz sonucunda resimdeki tüm ürünleri bir takipçimize hediye edeceğiz, hediyelerimiz ise şu şekilde:
* Stila renkli nemlendirici(Light 3 Renginde),
*PCO Sheep Placenta Maske (2 Adet),
*Press Takma Tırnaklar,
*Aviva Çilekli Dudak Balmı,
*China Glaze Ojeler (2 Adet),
*Essence Oje,
*Shineplus Ojeler (2 Adet),
*Çeşitli testerlar.

 
Çekilişe katılmak için gerekli olan bizi Blogspot ve Bloglovin' de takip etmeniz ve varsa bloğunuzda çekilişimizi duyurmanız :)
Blogspot:Güzellik Nehri
Bloglovin: Güzellik Nehri
Instagram: guzelliknehri
Twitter: Güzellik Nehri
Facebook:Güzellik Nehri
 

 
 Çekilişimiz 20 Kasım tarihinde sona erecek ve kazanan random.org ile belirlenerek bir iki gün içinde ilan edilecek. Lütfen yorum bırakırken size ulaşabileceğimiz mail adresinizi eklemeyi unutmayın :)
 
Herkese bol şans diliyoruz :)
 
 
BSM